Sevgili Öğrenciler,

Bugün sizlerle paylaştığım Robert Hand`ın Transits in Planets kitabının önsözünün bir bölümünü özellikle çevirmemin bir sebebi var. Astrolojiye dair birçok farklı yaklaşım var, ancak çoğu zaman transitleri sadece dışsal olaylarla ilişkilendiren, mekanik ve determinist bir bakış açısı ön planda oluyor. Oysa astroloji, sadece gezegenlerin gökyüzündeki hareketlerini takip etmekten ibaret değildir. Asıl mesele, bu hareketlerin bizim iç dünyamızda nasıl bir anlam taşıdığı ve bireysel farkındalığımızla nasıl birleştiğidir.
Bu yazı, transitleri sadece dışsal gelişmelerin habercisi olarak değil, bizim içsel niyetlerimizin ve bilinç seviyemizin bir yansıması olarak ele alıyor. Her bir transit, yaşam yolculuğumuzda nasıl bir bilinçle ilerlediğimizi gösteren semboller olarak görülebilir. Gezegenler bizi belirli bir yöne zorlayan dışsal güçler değil; içimizde var olan enerjileri ve niyetleri harekete geçiren aynalar gibidir.
Astrolojiye yeni başlayan birçok kişi, transitleri “şu gezegen buraya geldi, şu olay olacak” gibi kesin ve dışsal bir nedensellik çerçevesinde değerlendirebilir. Ancak biz burada daha derin bir anlayış geliştirmek istiyoruz. Bu yazı, astrolojinin sadece bir tahmin sanatı olmadığını, aynı zamanda bireysel farkındalık ve bilinç gelişimiyle iç içe geçmiş bir sistem olduğunu anlatıyor.
Bunun yanı sıra, bu metin astrolojinin sorumlulukla ilişkisini de çok güzel açıklıyor. Çoğu zaman, özellikle zor transitlerde, kendimizi kurban psikolojisine kaptırabiliriz. “Bu gezegen buraya geldiği için şu kötü şeyler başıma geldi” gibi bir düşünce tarzı, bizi pasif bir konuma iter. Oysa bu yazıda da anlatıldığı gibi, her transitin içsel bir anlamı vardır ve biz bu anlamı fark ettiğimizde, olayları sadece dışsal gelişmeler olarak görmekten çıkıp, bilinçli yaratım sürecinin bir parçası haline geliriz.
Astroloji eğitimimde sizlere sadece teknik bilgileri öğretmek değil, aynı zamanda astrolojinin felsefi ve psikolojik derinliğini de aktarmak istiyorum. Çünkü bir astrolog olarak hem kendimiz hem de danışanlarımız için en büyük katkıyı, sadece olasılıkları sıralayarak değil, bu sembolleri içsel yolculuğumuzla nasıl bütünleştirebileceğimizi anlatarak sağlayabiliriz.
Bu nedenle, bu yazıyı sizinle paylaşmak benim için önemliydi. Umarım okurken kendinizi, astrolojiye bakışınızı ve astrolojiyi hayatınıza nasıl dahil etmek istediğinizi sorgulamanıza yardımcı olur. Üzerinde birlikte konuşabilir, düşüncelerimizi paylaşabiliriz.
Sevgiyle,
Transitler Niyetlerin Sembolleri Olarak
Geleneksel bakış açısının, hem birçok astrolog hem de birçok bilim insanı tarafından paylaşılan yanlış bir ayrıma dayandığına inanıyorum. Onların bakış açısına göre, evren; bireylerden ve dış, fiziksel evrenden açıkça ayrılmış, birbirinden tamamen bağımsız bireysel öznelerden oluşur. Bu görüşe göre, birey deride sona erer ve fiziksel evren orada başlar. Aynı zamanda, fiziksel evrendeki olayların mutlak anlamda gerçek olduğu ve herhangi bir gözlemciden bağımsız olarak var olduğu kabul edilirken, insanın içinde meydana gelen olaylar veya değişimler daha düşük bir gerçeklik seviyesinde görülür, çünkü bunları yalnızca birey deneyimleyebilir.
Peki, gerçekte ne olur? Diyelim ki, birçok insanın algılayabileceği veya deneyimleyebileceği bir olay fiziksel evrende gerçekleşiyor. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, bu olayı deneyimleyen her kişi onu farklı bir şekilde algılar. Eğer bir araya gelip deneyimlerimizi tartışırsak, hepimizin ortak olarak kabul edebileceği bir sonuca varmak için bireysel deneyimlerimizin yalnızca herkes tarafından paylaşılan yönlerini öne çıkarmaya çalışırız. Genellikle bu süreçten geçtikten sonra, hafızamızda yalnızca bu ortak unsurlar kalır ve tamamen kişisel olan unsurlarımızı sansürleriz ya da bunları öznel veya hayali olarak sınıflandırırız. Eğer olayı başka bir kişi gözlemlemişse ve deneyimi bizimkine çok farklı değilse, onun deneyimini de belirli uzlaşmalarla kabul eder ve kendi görüşümüzü biraz değiştiririz. Ancak onun deneyimi bizimkinden çok farklıysa, onu tamamen reddeder ve tamamen öznel veya hayali olarak sınıflandırırız. Aşırı durumlarda, onu deli olarak bile ilan edebiliriz.
Özetle, nesnel bir tanım dediğimiz şey aslında yalnızca kolektif bir öznel deneyimdir. Herkesin deneyiminin dışında kalan mutlak bir gerçeklik olabilir, ancak bu bizim günlük yaşamımız açısından pek de önemli değildir. Biz evrene etki ederiz ve evren de bize bir tepki verir; bu, bilinç alanında kesintisiz bir akıştır. Kendimiz ile dünya arasında net bir sınır çizgisi yoktur ve gözlemci her zaman gözlem sürecinde yaratıcı bir rol oynar. Biz, fiziksel evrende yaşamaktansa, daha çok başkalarıyla birlikte yarattığımız anlaşmalar, uzlaşmalar ve kavramlarla inşa edilmiş bir evrende yaşarız. Ayrıca, dilin sınırlamaları nedeniyle, aslında sandığımızdan çok daha özel, bireysel bir evrende yaşarız. Çoğu olay, ona atfettiğimiz veya bize öğretilen anlam dışında hiçbir anlama sahip değildir. Gerçek anlamda, pasif bir gözlemci olarak başınıza gelen çok az şey vardır.
Burada kanıtlayamayacağım ama inandığım bir şey var: İçimizde evreni yaratıcı bir öz bulunur; bu, ya her parçayı yoktan var ederek ya da fiziksel enkarnasyonumuzdan önce belirli kuralları olan bir oyunu oynamayı kabul ederek gerçekleşir. Bu durumda, doğum haritanız, başınıza gelecek olayları belirten bir kayıt olmaktan çok, hayatınıza getirdiğiniz niyetlerin bir sembolü haline gelir. Astrolog Zipporah Dobyns‘in söylediği gibi, karakter kaderdir.
Hem transitler hem de ilerlemeler, bu ilk niyetin farklı aşamalarda nasıl çalıştığını gösterir. Bu kitapta zaman zaman nedensel bir dil kullansam da, gezegenlerin herhangi bir şeye “neden olduğuna” inanmıyorum. Onlar sadece orijinal niyetin tezahürlerinin işaretleridir ve bu niyetin bir kısmı, irade olarak deneyimlediğiniz içsel bir akış olarak hissedilir. Bu, farkında olduğunuz niyettir. Niyetin bir kısmı ise dışarıdan geliyormuş gibi hissedilir; buna kader, alın yazısı veya kontrolünüz dışındaki koşullar diyebilirsiniz. Ancak bu da aslında sizin içinizden gelir ve bilincinizi yükselttiğinizde bunu fark edebilirsiniz. Astrolojinin işlevlerinden biri de bireyin farkındalığını tam da bu şekilde yükseltmektir.
Bazen kendi niyetleriniz ile ahlaki veya etik olarak doğru olduğuna inandığınız şeyler arasında içsel bir çatışma yaşarsınız. Belirli bir deneyimi yaşamanız gerekir, ancak inanç sisteminiz bunu yasakladığı için doğrudan gidip bunu gerçekleştiremezsiniz. Bu durumda, o deneyimi yaşamak yerine, olayın size olduğu hissini yaşarsınız. Böylece, o deneyime sahip olur ancak sorumluluğunu üstlenmezsiniz; genellikle sorumluluk derken aslında suçluluğu kastediyoruz. Astroloji, gerçek niyetlerinizi ortaya çıkararak sizi tekrar sorumluluk almaya zorlar. Bu bakış açısı, astrolojinin sorumluluğu ortadan kaldırdığını söyleyenlerin görüşünden oldukça farklıdır. Sorumluluk almadığımızda enerjimizi dışarıya yansıtır ve kendimizi koşulların kurbanı yaparız. Sorumluluğu aldığımızda ise bilinçli olarak kontrolü yeniden ele geçiririz.
Transitleri şu şekilde kullanmalıyız: Doğum haritanız, hayatınıza getirdiğiniz niyetlerin türü hakkında bir açıklama yapar. Ancak astrolojik dil, kelimelerin veya sembollerin içerdiği tüm dillerde bulunan kusuru taşır; yani niyetlerin hangi seviyede gerçekleşeceğini kesin olarak belirleyemez. Belirli bir astrolojik semboller dizisi, birçok farklı şekilde tezahür edebilir. Transitler, hayatınızın sembolizminin zaman içinde nasıl geliştiğini gösterir; ilerlemeler de aynı şeyi yapar, ancak transitler daha kısa vadede daha ayrıntılı bilgi verir.
Transitler olayları işaret eder, ancak olay kavramını genişletmemiz gerekir. Bir olay tamamen içsel olabilir, psikolojik bir değişim olarak yaşanabilir veya bir başkasıyla olan etkileşimde kendini gösterebilir ya da tamamen dışsal, sosyal veya fiziksel bir değişim olarak ortaya çıkabilir. Aslında transitler nihai olarak tamamen içsel değişimleri ifade eder—psikolojik değişimler elbette, ama psikolojiyi geleneksel anlamının ötesinde düşünmeliyiz. Yine de bu içsel değişimler, psikolojik değişimler, sosyal etkileşimler veya tamamen dışsal olaylar olarak deneyimlenebilir. Bir olay aynı zamanda bir hastalık olarak da hissedilebilir. Bunlar, içsel enerjilerinizin yaşamın farklı seviyelerinde deneyimlenme biçimleridir.
Astroloji çoğu zaman sadece yüzeysel ve dışsal olaylarla ilgilenmiştir. Ben bu kitapta transitlerin içsel anlamlarını anlamanızı sağlamaya çalıştım. Bu kitap, bir transitin dış dünyadaki tüm olası olaylarını açığa çıkarmayacaktır. Hatta transitlerin psikolojik anlamlarını bile tamamen açıklamayı iddia etmiyorum. Ancak ne kadar kapsamlı ya da eksik olursa olsun, transitler hakkındaki bilginizi nihayetinde kendi deneyimleriniz üzerine kurmalısınız. Sadece entelektüel bilgi yeterli değildir. Astrolojiyi gerçekten bilmek istiyorsanız, onu içsel olarak bilmelisiniz